-
1 Wasser
Wasser <-s, -> ['vasɐ] ntsu;kölnisch \Wasser kolonya;stehendes/fließendes \Wasser durgun/akar su;heißes/warmes/kaltes/kochendes \Wasser sıcak/ılık/soğuk/kaynar su;zu Lande und zu \Wasser karada ve suda;\Wasser lassen ( urinieren) su dökmek, işemek;\Wasser auf jds Mühle gießen ( fam) birinin ekmeğine yağ sürmek;sich über \Wasser halten ( fam) geçinip gitmek, idare etmek;ein Boot zu \Wasser lassen bir sandalı suya indirmek;etw unter \Wasser setzen bir şeyi su basmak;ins \Wasser fallen (a. fig) suya düşmek;jdm nicht das \Wasser reichen können ( fig) birinin eline su dökemez olmak, birinin kâbına varamamak, biriyle aşık atamamak;mit allen \Wassern gewaschen sein ( fam) suya götürüp susuz getirir olmak, çok kurnaz olmak;jdm das \Wasser abgraben birinin kuyusunu kazmak;da fließt noch viel \Wasser den Rhein hinunter ( fam) köprülerin altından daha çok sular geçer;das \Wasser läuft mir im Mund zusammen ( fam) ağzımın suyu akıyor, ağzım sulandı -
2 baden
baden v/i <h>1. banyo yapmak, im Freien yüzmek;baden gehen yüzmeye gitmek; fam fig suya düşmek2. v/r: sich baden banyo yapmak, yıkanmak -
3 flachfallen
flachfallen v/i <-ge-, sn> fam gerçekleşmemek; suya düşmek -
4 platzen
platzen v/i <sn> patlamak; fig ( vor -den) patlamak; (reißen) çatlamak, yarılmak; fig Plan suya düşmek; ÖKON Wechsel karşılıksız çıkmak;fam vor Neugier platzen meraktan çatlamak;fam fig ins Zimmer platzen odaya dalmak -
5 zerschlagen
zerschlagen1 <unreg, o -ge-, h>1. v/t vurup parçalamak; fig yok etmek, dağıt-mak2. v/r: sich zerschlagen Pläne usw suya düşmek, sonuçsuz kalmakzerschlagen2 adj kırılmış, parça parça;fam sich wie zerschlagen fühlen kendini çok bitkin hissetmek -
6 auffliegen
-
7 zerschlagen
-
8 platschen
platschen auf (A) -e şaklamak;ins Wasser platschen suya cump diye düşmek
См. также в других словарях:
suya düşmek — genellikle bir iş veya tasarı gerçekleşememek Dostlardan üç tanesi; otur oturduğun yerde, demiş olsalardı bizim gezi suya düşebilirdi. B. R. Eyuboğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
ümidi suya düşmek — umudu kalmamak Artık karşı koyma ümidi suya düşmüştü, harp her cephede kaybedilmişti. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
cemre düşmek — sıcaklık yükselmek Bugün cemre suya düştü … Çağatay Osmanlı Sözlük
su — 1. is., yu Sutaşı 2. is., yu 1) Hidrojenle oksijenden oluşan, sıvı durumunda bulunan, renksiz, kokusuz, tatsız madde, ab Dere suyu tekmil çamur. Halk kuyu suyu içmek mecburiyetinde... R. N. Güntekin 2) Bu sıvıdan oluşan kitle, deniz, akarsu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ümit — is., di, Far. umīd, ummīd Umma, beklenti, umut Büyük bir ümit, sevinç ve heyecan içinde şu mektubu yazdım. A. Gündüz Birleşik Sözler ümit dünyası ümit kapısı Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller ümit bağlamak ümit bırakmak ümit etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ayak — is., ğı, anat. 1) Bacakların bilekten aşağıda bulunan ve yere basan bölümü 2) Bacak 3) Birtakım şeylerin yerden yüksekçe durmasını sağlayan dayak, destek veya bunlardan her biri İskemlenin bir ayağı kırık. Bu köprünün dört ayağı var. 4) Vücudun… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dökülmek — nsz 1) Dökme işi yapılmak veya dökme işine konu olmak Tepesinden saçları bir hayli dökülmüştü. S. F. Abasıyanık 2) Kumaş dökümlü olmak 3) Bir işi, bir konuyu ele alış biçiminde değişiklik olmak 4) e Düşmek Bizim motor ikiye bölünüp suya… … Çağatay Osmanlı Sözlük
el — 1. is., anat. 1) Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk. Z. O. Saba 2) Sahiplik, mülkiyet Elden çıkarmak. Elimdeki bütün parayı… … Çağatay Osmanlı Sözlük